Serhatın Sesi / Serhat Diyarından Haberler
Serhatın Sesi / Serhat Diyarından Haberler

Cumhur İttifakı'nın seçim vaadi: FETÖ’ye, tacizciye af; Kürde inkâr

06.06.2018
Berrin Sönmez

Cumhur İttifakının doğrudan iktidardan gelmiyormuş gibi gösterilen seçim kampanyaları üç koldan ilerliyor. Birincisi, Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı tarafından Yeni Akit gazetesindeki köşesinde yazılıp aynı gün yayından kaldırılan “Ben Fethullah Gülen Olsam” başlığıyla görüldü. İkincisi, en son Habertürk gazetesinde Nihal Bengisu Karaca’nın köşesinde boy gösterse de son zamanlarda yaygın biçimde farklı ağızlardan, yazılardan kamuoyuna pompalanan, yeni çözüm süreci umudu. Üçüncüsü, Devlet Bahçeli’den gelen af çağrısı oldu.

Bir kampanya var kampanyadan içre. Görülebildiği kadarıyla üç koldan yürüyor, bu bir nevi tesettürlüsü. Örtük, belirsiz, iktidardan gelmiyormuş gibi ama işte iktidarın zihninde, gönlünde olanmış gibi sunulanı. İlkin farklı kesimleri heyecanlandırıp beklentiye sokan talep yaratma operasyonuyla açıldı perde. Umudu Kaf dağının ardına yerleştirdiler. Sonra Maranki’nin ağzından, üstelik tehditkar biçimde Kaf dağının adı kondu: 24 Haziran.

Üç koldan birincisi, Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı tarafından Yeni Akit gazetesindeki köşesinde yazılıp aynı gün yayından kaldırılan “Ben Fethullah Gülen Olsam” başlığıyla görüldü. Tövbe ve affetme üzerine “cemaate” dönük. “Cemaatle” ilişkili ama 15 Temmuz’da doğrudan suça karışmamış mağdurlar için af umudu yaratıldı. Hukuku çiğneyen, hakları ihlal eden iktidar, suçun şahsiliği prensibinin yok edip kolektif cezalandırma yöntemini seçen iktidar, hatadan vazgeçmek için hukuku işletse elverir ama… Ama işte iktidarın keyfine tabi yargıyla ortaklaşa hukuk cinayetleri işlenilirken siyaseten kazanılmış olanlara şimdi bir de oy hesabı eklemek kârlı tabii. “Hak ihlallerini niye yapmıştın, şimdiye kadar niye düzeltmedin, elini tutan mı vardı ki seçim öncesi umut ticaretine başladın?” soruları kendisine yöneltilmez sanıyor iktidar. Seçmenin aklında oysa bu soruların hepsi.

İkincisi, en son Habertürk gazetesinde Nihal Bengisu Karaca’nın köşesinde boy gösterse de son zamanlarda yaygın biçimde farklı ağızlardan, yazılardan kamuoyuna pompalanan, yeni çözüm süreci umudu. Kürtlere dönükmüş gibi görülse de aslında tabanında barış umudu besleyenlere göz kırpılan… Parti yöneticileri, önde gelenleri İngiltere’ye gider, medya mensupları, akiller, yandaş STK temsilcileri farklı zaman ve mekanlarda çatışma çözümü işinde uzmanlaştığına inanılan bu kurumun düzenlediği organizasyonlara katılır sürekli. Ve sırf gerekli görüldüğü zaman haberleştirilir, kamuoyuna duyurulur ve yeni bir çözüm süreci bir toplumsal barış ihtimali yerleştirilir zihinlere. Gerçi halk, barışı zaten istiyor, beklenti bu yönde ama sorun iktidarın bu barış umudunu sömürmesi. Nitekim Diyarbakır mitingine katılan AKP’li halk, partililer, barış istediğini söylerken kürsüde Erdoğan, “Kürt sorunu yoktur” demekle inkar politikasına geri döndüğünü bir kere daha açıkladı. Yerel dinamiklerle inkar politikasının kıskacında şimdiye kadar Erdoğan’a oy vermiş Kürtler. Kıskacındaydı, şimdi artık alternatifler var.

Üçüncüsü, Devlet Bahçeli’den gelen af çağrısı oldu. Öyle süslü laflarla, algı yaratma yöntemleriyle başı hoş olmayan Bahçeli bodoslama daldı konuya. Kime, kimlere af istediğini de sakınmasız söyledi zaten. MHP seçim beyannamesine de yazıldı. Hırsızı, uğursuzu, çetecisi, şantajcısı, rüşvetçisi, uyuşturucu, insan, silah kaçakçısıyla gerçek kriminal tipleri kader kurbanı sayıp af istedi. E, AKP kendi tabanına göz kırparken MHP niye boş dursun. Bahçeli de kendi tabanına işaret çakmak için Çakıcı’yı öne sürdü. Israrını da sürdürüyor. Seçimden sonra eğer AKP ve Erdoğan kazanır ama kendisi özellikle ihtiyaca yetmez sandalye sayısında kalırsa, Cumhur İttifakının istenmeyen kamburuna dönüşeceğini bildiğinden bastırıyor. Ne koparsa kâr, hesabı. Bugünlerde af içeren bir KHK ile karşılaşmak pek mümkün bu nedenle.

Hepsinin de tarihi belirsiz olsa bile seçim sonrasına göndermelerle sunulması elbette tesadüf değil. Erdoğan’ın seçilmesi kadar AKP’nin meclis çoğunluğu kazanmasını temin adına seçim sonrasına bağlanıyor umutlar. Bu vaatleri “ucuz numaralar” olarak görüp ikna olmayanlar için de başka tedbirler girdi devreye. Maranki, Belgrat ormanlarından boşuna söz etmemiştir şüphesiz. Kim bilir kaç yaşındaki “şifacı”, ne işi olur başka türlü “ağaçların altına talim şeysi” gömmekten söz etsin? Hele ki 16 yıldır, algı operasyonlarında ustalaşmış iktidarın, medyası mümkün mü böyle yazıları izinsiz, icazetsiz yayınlasın? Cumhurbaşkanının sağlıklı gıda danışmanı –ki bu konu da başlı başına gıda terörü- canlı yayında tesadüfen talim sözü etsin, imkanı mı var?

Aydınlık gazetesinde bir af taslağından söz edilmesi de şaşırtmadı. Bile isteye yaratılan talebin arzına hazırlık. Kamuoyu yoklaması niyetine sızdırılmış, yazdırılmış olabilecek habere göre tacizciler de serbest bırakılacak. “Kadınlara ve çocuklara karşı işlenmiş suçlar hariç” demişti Bahçeli ama haber doğruysa sarkıntılık düzeyinde kalan cinsel suç faillerine de af geliyor. Hem de muhtemelen seçimden önce. Zaten mahkum affı öyle kritik bir söz ki, boşuna ağza alınmaz. Hele seçim sath-ı mailinde söylenmişse kaçarı yok. Adaletin ve ahlakın “esfelis safilini”. Örtük kirli kampanya ve af meselesi kampanya dönemini hepten çirkinleştirdi. Bu terazi bu sıkleti çekmez düsturu misali seçmen, bunca çirkinliği hoş görmez.

 

gazete duvar

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş
Çok okunan haberler