Serhatın Sesi / Serhat Diyarından Haberler
Serhatın Sesi / Serhat Diyarından Haberler

Belediyelerimizin korona karnesi

06.07.2020
Önder Algedik
Alıntı Yazı

Korona tespit edileli 6 ay, ülkemizde ilk vaka tespit edileli 4 ay oldu. Bu size kısa gelebilir belki, ama Türkiye’de 200 binden fazla vaka, 5 bin 200’den fazla can kaybı yaşandığını düşündüğümüzde oldukça uzun bir süre. Bu uzun zamanda merkezi iktidarın yaptıkları ortada, sonucu da ortada;. Son zamanlarda salgın ataklarla ilerliyor. İktidar bunları reddediyor.

 

Böylesi zamanlarda ne yapıldığına bakmak, bir envanter tutmak, meseleleri kayıtlara geçirmek çok önemli. Zaten “hafızasız siyaset” iktidarın sevdiği yöntem değil mi? Nitekim bilgi saklamak, sansürlemek, kayıtlardan düşmek en önemli politika değil mi? Bu konuda İfade Özgürlüğü Derneği’nin raporu (1) tam da fonksiyonu raporlarmış. İktidar kendi tarafını da bolca sansürlemiş.

 

Peki neden? Çok açık ki iktidar bilgiyi tekeline almak istiyor!

 

Böyle bir savaş varken muhalefet ise sadece popülerleşen bilgileri kullanmak konusunda mahir. Gerisi ile ilgilenmiyor.

Gözlemlerin, verilerin, bunların değerlendirilmesi ile ortaya çıkacak analiz ve çözümlerin gücünü bilen iktidar bunu kimseye koklatmamakta kararlı. Nitekim tek bir tablo ile günü geçiştirmesi, salgın konusunda araştırma yapmak isteyenlere engel çıkarması ve son olarak elindekini toplumla paylaşan hekimlerimizden birisi, TTB Covid-19 izleme grubu üyesi ve halk sağlığı uzmanı olan Prof. Dr. Kayıhan Pala’ya üniversitenin soruşturma açması bunların örneği.

 

Merkezi iktidar bunları yaparken yerel yönetimler ne yapıyor? Ülkede salgın ataklara kalkarken belediyelerimizin hiç mi bunda payı yok? Siyasetin altın kuralı başka türlü çalışıyor; iktidar yanlış ise ve siz doğru yapmıyorsanız sayı yine iktidara yazılır.

 

YEREL YÖNETİMLERİN ROLÜ YOK MU?

 

Ortada dört ayda halk sağlığı yerine müteahhit sağlığına dikkat etmiş bir merkezi iktidar var.

Merkezi iktidar kötü ama belediyelerimiz duruma cevap verebiliyor mu? İktidardan farklı olarak hekimleri ne kadar dinliyorlar? En temel ve kritik üç

noktaya bakıp kendimizce belediyelerimize not verebiliriz.

 

El TEMİZLİĞİ

 

Virüsün bulaşmasında, vücuda taşınmasında çok önemli bir role sahip. Hekimler ellerin yıkanmasını salık veriyorlar. Covid-19’un ilk şartlarından biri. Hatta bu süreçte hekimler “bize izin verseydiniz iki ayda el yıkama altyapısı kurabilirdik” diyorlar (2).

Burada yapılması gereken çok basit, kentin içinde el yıkanabilecek yerlerin yapılması.

Yapıldı mı? Hayır. Türkiye’de kentin merkezi noktalarında el yıkayabileceğiniz bir altyapı kuran bir tane belediye çıkmadı.

Peki ne yaptılar, elleri yıkamak yerine ayağımızın değdiği parklara ve meydanlara kimyasal döktüler. Bu dönemde binlerce litre kimyasal kentte toprağa karıştı. Bunu bilim kurulunun ve halk sağlığı uzmanlarının itirazına rağmen yaptılar.

 

FİZİKSEL MESAFEYE UYGUN KALDIRIM

 

Salgın ile sokaklar ve caddeler çok önemli hale geldi. Türkiye’de zaten yaya kaldırımları ve yaya hakları yok gibi. Ayrıca kaldırımlarımızın neredeyse hepsi standartlar dışı. Örneğin TSE standartlarına göre yol genişliğinin el vermediği hallerde 3 metreye kadar kaldırım genişliği inebileceği söyleniyor. Türkiye’de üç metre genişliğinde bir kaldım lütuf. Çünkü bizdeki kaldırımlar minimum “banket” ölçüsünde. Utanç verici ama TSE’ye göre yaya kaldırımı yapılamayan yerlerdeki banket genişliği 0,75-2 metre arası olmalı. Buna göre Başkent Ankara’da ‘kaldırım yok banket var’ diyebiliriz.

 

Peki ne yapıldı? Hiçbir belediye yayalaştırma yapmadı, hiçbiri kaldırım genişletmedi. Sadece asfalt döktü. Öyle ki halkın isyan etmesine rağmen döktüler. Örneğin İzmir Dikili’de halkın petrol türevi asfalta karşı çıkmasına belediye başkanı “halk toz yutmaktan bıktı” diyebilecek kadar (3) cüret gösterdi.

 

ULAŞIM

 

Herkesin araba alacak hali yok ve böyle bir dünya zaten yok. Bu süreçte belediyeler ulaşımı korona salgınına göre düzenlemediler. Aslında salgın için yapmaları gereken şey aslen yapmaları gereken şeydi. Salgın bunu zorunlu kılarken adım atmadılar Aslında daha entegre, işlevsel, konforlu bir toplu taşıma yapısı kurmak ve eldekileri buna uygun işletmek gerekiyordu. Hiçbir belediye tek adım bile atmadı.

Belediyelerin çözüm üretmemesi sonucunda insanlar araba almaya mahkum edildi. Sonuç ise fena oldu. Bugün ikinci el araba fiyatları patladı, ikinci el araç fiyatları sıfır aracı geçti (4). Ulaşım sorunu belediyeler çözseydi bu yoklukta bu kadar araba derdine düşen insan olur muydu?

Bu üç gösterge her şey midir? Her şey değildir ama çok şeydir. Bu üç göstergede pozitif bir sinyal veren var mı? Hiç yok, hem de bir tane bile..

 

SALGIN KAYYIM, İSTANBUL VE ANKARA’DA ATAKTA!

 

Sağlık Bakanlığı Covid-19 raporları açıklamaya başladı. İçeriği çok zayıf olsa bile, çok şey anlatıyor. Haziran ayı raporunda son haftada 100 bin kişiye düşen vaka sayısında Güneydoğu Anadolu’nun başa güreştiğini, onu İstanbul ve Ankara’nın bulunduğu bölgenin izlediğini görüyoruz. Güneydoğu Anadolu’da demokrasi yok, seçilmiş pek az belediye, atanmış çok fazla kayyım var. Peki İstanbul ve Ankara’da ne var?

 

200 binden fazla insanın virüse yakalanması, 5 bin 200 insanın yaşamını kaybetmesi çok büyük bir sorun. Burada birinci sorumlu önlemleri almayan, bilgiyi bile halktan saklayan merkezi iktidar. İkinci sorumlu ise yerel iktidarlar, yani belediyeler. Hekimler çok basit ve temel şeyler istiyor. Ama geçen bu dört ayda belediyelerimizin hiçbiri ellerimiz yıkayacak bir altyapı sunmadı, yayalara 1,5 metre fiziksel mesafeyi çok gören kaldırım şartını sağlamadı, toplu taşımayı verimli, konforlu ve entegre hale getirecek adımlar atmadı.

 

Bu kıstaslarla bin 397 belediyemizin tamamına yakını sıfır çekti! Buna muhalif belediyeler de dahil.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş
Çok okunan haberler