Serhatın Sesi / Serhat Diyarından Haberler
Serhatın Sesi / Serhat Diyarından Haberler

İntiharın Düşündürdükleri

06.06.2017
Bay Can

2017 Türkiyesi’nde intihar haberleriyle karşılaşmak artık sıradanlaştı. Özellikle 15 Temmuz sonrası iktidarın başlattığı KHK yoluyla tasfiye edilenlerde intihar vakası gözlemlenmekte. İktidar tarafından “sivil ölüme” mahkûm edilen KHKzedeler başka çare kalmadığını düşünerek intihar yolunu tercih etmekte.

 

Özelikle taşrada KHK ile ihraç edilenlere adeta “vebalı” muamelesi reva görülüyor ve toplumdan izole ediliyorlar. Toplumun dışladığı kişi(ler) ise “son çare” olarak intihar seçeceğini başvurmaktadır. İntihar toplumsal bir meseledir. Modern anlamda toplulukların (gesellschaft) oluşması sonrası intihar meselesi gündeme gelmiştir. Nitekim intihar üzerine çalışma yapanların başında, sosyolojinin kurucularından, Emile Durkheim gelir. Modern toplumda birey, kendi başına özne olmakla birlikte toplum içinde ancak yaşamını devam ettirebilir (ya da ettirmesi istenir). Başka bir ifadeyle birey toplum içinde anlamlıdır. Toplumdan uzaklaştığı ya da toplumun onu dışladığı noktada; genellikle intihar vakaları görülür. Dolayısıyla topluma yabancılaşan ya da toplumun yabancılaştırdığı bireyler intihara meyilli olmaktadırlar.

 

İntihara toplum çerçevesinden baktığımızda, intihar eden her bir “can” yine toplum için büyük bir kayıptır zira yetişmiş insan, topluma faydalı olacağı yerde intihar yolunu seçiyor ya da intihara itiliyor. Bir anlamda, her intihar yitip giden milli servettir. İnsan çerçevesinden baktığımızda ise, her intihar hayallerin, amaçların, sevinçlerin, üzüntülerin yitip gitmesidir. Başka bir ifadeyle, bir dünyanın yıkılmasıdır. Tabi intihar edenin çevresine bıraktığı yaralar da bu meselenin başka sonuçları. Bir düşünsenize evladınızın intihar ettiğini? İnsanların taziyeye geldiğini. Yaşlılıktan, hastalıktan, kazadan değil ki netice evladınız kendi seçti (aslında seçtirildi) intiharı. Herhangi teselli sözcüğü bile yoktur intihar edenin çevresi için. Şimdi de, imzacı olduğu için “sivil ölüme” mahkûm edilen Mehmet Fatih Traş’ı düşünelim. Dışlanan, doktorasını bitirmesine rağmen iş bulamayan, kendi geçimini sağlamayan insanı. Ya da KHK’ya da gerek yok (bu devlet, sadece KHK ile mağdur etmiyor!) YGS sınavına 15 dakika önce gelmediği için alınmayan genç kızı. Bir devlet düşünün, sınav yapmayı dahi beceremiyor ve öğrenciler için yaptığı sınavda yine binlerce öğrenciyi mağdur ediyor ve onu (ya da onları) intihara sürükleyecek şartları oluşturuyor (ÖSYM’nin sınavlarındaki kopya meselesine ve orada oluşan binlerce mağduriyete girmiyorum bile). Peki, bu intiharlar iktidarda herhangi bir –telafi için adımları geçtik- vicdan azabına yol açıyor mu? Ankara Gar patlaması sonrasıydı sanıyorum, ölenlerin yakınından biri iktidara “Size kim öğretti? Ölen birine kırılan bir bardağa bakar gibi bakmayı” minvalinde bir çıkış yapmıştı. Artık onu bile yapmıyorlar!

 

Başta söylediğimiz gibi intihar toplumsaldır. Hatta bizim gibi ülkelerde siyasi iktidardan kaynaklı. Siyasi iktidar, insanların intihar edeceği şartları oluşturmakta ve bu ülkeyi yaşanmaz hale getirmektedir. Yaşam enerjisini alıyor insanların. Bugün gençler arasında anket yapılsa, çoğunluğu emekli olmayı tercih eder. Bu ülke insanların enerjisini aldığı için en verimli çağında emekli olmayı seçiyor insanlar.

 

Dolayısıyla intiharların müsebbibi siyasi iktidardır. Toplumdaki çürümenin, hevessizliğin olduğu gibi. Yine KHK ile atılan biri, verdiği söyleşide, insanlar tepki gösterse KHK’ların devamının gelmeyeceğini söyledi. Dostoyevski, Ecinniler kitabında en büyük özgürlüğün intihar etme özgürlüğü olduğundan bahseder. İnsanların önünde yaşam seçeneği varken, kendi hür iradesiyle intiharı seçmesi, Dostoyevski’ye göre özgürlüktür. Ama insanlara intiharın dayatıldığı Türkiye şartlarında, intihar etmeyip yaşamaya devam etmek yani direnmek; en büyük özgürlüktür!

 

Yazarın diğer yazıları;
Bütün yazıları >
Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş
Çok okunan haberler