Serhatın Sesi / Serhat Diyarından Haberler
Serhatın Sesi / Serhat Diyarından Haberler

Gül 'Ekmeleddin Vakası'ndan neden farklı?

26.04.2018
Cihangir İslam

Böylesi kritik bir dönemde Abdullah Gül’ün adaylığına kimliği üzerinden karşı çıkmaksa ülkemizin içinde bulunduğu durumu okuyamamak, idrak edememek veya dikkate almamaktır. Şapkaları önümüze koyalım.

Ekmeleddin Vakası, üzerinde çok büyük genellemeler yapılan bir yanlış deneydir. Çünkü bu yanlış deney durum tespiti, kurgu, uygulama ve sonuçlarını yorumlama açısından hatalarla ve tutarsızlıklarla yüklüdür. Genellemeler haklılandırılmamış ve gerekçelendirilmemiştir.

2014 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde Ekmeleddin İhsanoğlu CHP ve MHP’nin ortak adayıydı. Bu olay durum tespiti, amaçlar, uygulama, sonuç ve yorumlar şeklinde hem teknik hem de siyasi yönleriyle irdelenmeli ve hatanın nerede olduğu tespit edilmelidir. Söz konusu analiz önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçiminde yapılabilecek yaklaşımlar hakkında da fikir verebilecektir.

2014 CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ

Söz konusu olaya bir göz atalım.

Hatırlanırsa, 2014 cumhurbaşkanlığı seçiminden önce yapılan 2011 milletvekili genel seçimlerinde AK Parti yüzde 50, CHP yüzde 26, MHP yüzde 13 oy almıştı.

Siyasi durum böyleydi.

CHP ve MHP’nin amacı AK Parti’ye karşı bu iki partinin oyunu koruyacak ve seçimi kazanmak amacıyla bunun üzerine AK Parti’den ve HDP’den de yeterli miktarda yani en az yüzde 11-12 civarında oy alabilecek ortak bir aday çıkartmaktı.

Amaç isabetli tespit edilmişti.

SORUNLU UYGULAMA

Bu iki amacı yerine getirmek yani planı uygulamak üzere CHP ve MHP Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday gösterdi. Burada AK Parti seçmeni sadakatinin gücü ve konsolide edilmişliği yanında Ekmeleddin İhsanoğlu’nun AK Parti’den oy çekebilmek amacı doğrultusundaki uygunluğu üzerinde durulmalıdır. Uygulamanın sıhhati ancak o günlerde yapılacak kamuoyu yoklamalarının sonuçları üzerinden doğrulanabilirdi.

Seçim sonuçları uygulama aşamasında ciddi sorunların varlığını gösterdi.

Seçim sonucunda Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 38.5 oy alarak CHP ve MHP oylarını korudu ama AK Parti’den oy almayı başaramadı. İhsanoğlu’nun HDP’den alabileceği oylar hakkında bir fikrimiz yok çünkü seçim ilk turda Erdoğan’ın yüzde 52 alarak seçilmesiyle sonuçlandı.

İhsanoğlu sonuçta başarısız değildi.

YANLIŞ GENELLEME

Ekmeleddin Vakası özellikle CHP’li bir kısım çevrelerce muhafazakar adayların AK Parti’den oy alamadığı gibi CHP’nin mevcut oylarını da azalttığı şeklinde genelleştirilerek yorumlanmaktadır. Buna dayanarak CHP’nin kendi adayını göstermesi hatta sol bir adayla seçime katılması önerileri yükselmektedir.

Bu yorum, tespit ve önerilerin dikkatle irdelenmesi gerekir.

Öncelikle şu söylenebilir ki Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 39 olan CHP ve MHP toplam oyunu yüzde 38.5 oy alarak korumuştur. CHP ve MHP seçmeni oyunu İhsanoğlu’na hemen hemen firesiz verdi. Aradaki yarım puanlık fark anlamlı değildir ve yeni seçmenlerin daha ziyade Erdoğan’a ve Demirtaş’a yönelmeleriyle açıklanabilir. İhsanoğlu ittifakında CHP’nin varlığı AK Parti seçmenini, MHP’nin varlığı da HDP seçmenini buradan uzak tutmuş olabilir.

2014 şartları göz önüne alındığında AK Parti seçmeninin Erdoğan dışında bir arayışa girmesi için elle tutulur bir neden yoktur. Gezi ve 17/25 Aralık olayları sonrası seçmen büyük ölçüde kutuplaştırılmış ve konsolide edilmiştir. O şartlarda Erdoğan’lı AK Parti’den oy alabilecek bir adayın varlığını düşünmek oldukça zordu.

2014’de siyasi tablo donmuştu, partiler arasında geçişkenlik yoktu.

EKMELEDDİN İHSANOĞLU

Ekmeleddin İhsanoğlu bilim adamı ve yurtdışı tanınırlığı özellikleriyle temayüz etmiş bir şahsiyet olmasına rağmen yurtiçi tanınırlığı aynı ölçüde yüksek olan bir siyasi figür değildi. Farklı bir şekilde söylersek İhsanoğlu’nu uluslararası bir teşkilatın başkanlığına hatta BM Genel Sekreterliği’ne seçtirmek cumhurbaşkanlığına seçtirmekten daha kolay olabilirdi denebilir.

Ekmeleddin İhsanoğlu her ne kadar sağcı, muhafazakar bir kimliğe sahip olsa da AK Parti seçmenine hitap edebilmesi zor bir ihtimaldi. Daha ziyade milliyetçi Türk-İslam Geleneğinden gelmesi hem İslami, dindar ve eski merkez sağdan oluşan bir tabana sahip olan AK Parti’den hem de Kürt kimliği konusunda hassas HDP seçmeninden oy alabilmesi önünde engeldi.

ARA SONUÇ

Buraya kadar söylediklerimizi toparlayacak olursak 2014 cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP ve MHP ortak tutumunun amaçları yerindedir. Siyasi ortamın kutuplaşmış ve konsolide edilmişliği yani donukluğu doğru bir şekilde tespit edilen amaçların uygulamasına imkan vermemiştir. Birinciletken budur ve uygulamayı imkansız kılmıştır. Bu durumun nedenleri ve dönemin muhalefetinin siyaset üretememesi gibi konular ayrı bir tartışma konusudur. Uygulamanın imkanını yok etmese de kısıtlayan ikincil etken ise İhsanoğlu’nun siyasi profilidir. Yani şartlar uygun da olsaydı uygulamaiçin en uygun siyasi özne İhsanoğlu olmayabilirdi. İhsanoğlu’dan daha uygun adaylar bulunabilirdi.

Bu noktada asıl soruna gelmiş bulunuyoruz. Ekmeleddin vakası amaçları doğru tespit edilmiş olmasına rağmen uygulamada hem siyasi konjonktür hem de aday profili yönünden hatalarla yüklü, hedeflediği olguyu ölçememiş, amaçlarını tutturamamış bir siyasi deneyimdir. Eğer bu uygulamayı bir deney olarak ele alırsak, yöntem açısından hatalı bir deneydir. Hatalı bir deneyin elde edilen verilerine dayanarak büyük genellemeler yapmak şöyle dursun elde edilen veriler, o deneyin sonuçları olarak bile kabul edilemez.

Bütün olumsuz şartlara rağmen İhsanoğlu’nun aldığı yüzde 38.5’lik sonuç, oy kaybettirdiği savını geçersiz kılar.

FARKLI ŞARTLAR

Gelelim bugüne.

16 Nisan 2017 Referandumu kutuplaşmayı aşmış, bir arada yaşama iradesi geliştiren, çoğulcu demokrasiden yana olan önemli bir kesimin varlığını ortaya koydu. Evet oyu veren seçmenin tamamının bir arada yaşama iradesine ve çoğulcu bir demokrasiye soğuk olduğu da söylenemez. Kutuplaşmayı kırmaya çalışan ve kıran önemli ölçüde bir seçmen kitlesi mevcut, kalanların önemli bir kesimi de benzer şekilde davranmaya ikna edilebilir. Yukarıdaki siyasi deneyin geçmişteki uygulaması önüne birincil engel olarak dikilmiş donukluk ortadan kalkmaktadır. Muhalefetse özellikle İYİ Parti’nin seçime sokulması hamlesinde görüldüğü gibi siyaset üretmeye, oyun kurmaya başlamıştır. Referandum dönemindeki haliyle karşılaştırılırsa muhalefetin bu dönemde daha organize olduğu ve ciddi anlamda siyaset üretebileceğinin işaretleri mevcuttur. Muhalefet saldırılar karşısında eskiye oranla daha dirençlidir. Yapılan ölçümler hem Erdoğan’ın hem de AK Parti’nin oy oranlarını eski gücünden oldukça aşağıda göstermektedir. Kısaca yukarıda birincil etken olarak tanımladığımız 2014 şartları kısmen de olsa ortadan kalkmıştır.

Bugünün şartları Referandum’da hayır oyu veren kesimin genişlemesine müsaittir.

Birincil faktör olarak tanımladığımız donukluğun kısmen de olsa ortadan kalkmasıyla hem muhalefet partilerinin ortak tutumu hem de adayda aranacak nitelikler ön plana çıkmıştır. Böyle bir durumda muhalefet partileri fire vermeksizin ortak bir aday belirlemeli ve bütün imkanlarıyla gösterdikleri adayın arkasında durmalıdır. Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçiminde gösterilecek aday Referandum’da hayır veren kesimin oyunun tamamı(na yakını)nı almalı bunun yanında AK Parti’den önemli miktarda oy alabilme kapasitesine sahip olmalıdır. Böyle bir adayın kim olabileceğinin tespiti ancak ölçümlerle yapılabilir. Hem tahminler ve siyasi havanın değerlendirmesi hem de anketler bu özelliklerin en yoğun biçimde Abdullah Gül’de toplandığını gösteriyor. Abdullah Gül hem geldiği çevre itibarıyla hem de kişilik vasıflarıyla sağlıklı bir geçişi sağlayabilecek özellikleri de üzerinde taşıyor.

ORTAK AKIL

CHP’nin çıkartacağı bir aday İYİ Parti ve Saadet Partisi desteğini alabilse dahi AK Parti ve HDP’den oy alabilmesi çok sınırlı olacaktır. Bu cümlede CHP ile İYİ Parti sözcüklerinin yerlerini değiştirsek cümlenin anlamı değişmez. Solcu bir aday göstermek ısrarı da kimlik siyaseti üzerinden tuzağa düşmek anlamına gelir. Ayrıca Türkiye’nin siyasi demografisi şimdilik böyle bir cumhurbaşkanını mümkün kılmıyor. Kimlik üzerinden aday tespiti muhalefetin ortak hedefini dağıtmak dışında bir işe yaramayacaktır.

Abdullah Gül’ü Saadet Partisi aday göstersin ve her parti ilk turda kendi adayıyla çıksın yaklaşımları muhalefetin planını sadece karmaşık hale getirir. Muhalefet partilerinin birbirleriyle çekişme içerisine girmesi kaçınılmaz olarak yıpratıcı olacaktır. Ayrıca bir plan ne kadar karmaşık hale gelirse uygulama da o denli zorlaşacaktır.

En iyi plan hedefe ulaşacak en basit plandır.

Böylesi kritik bir dönemde Abdullah Gül’ün adaylığına kimliği üzerinden karşı çıkmaksa ülkemizin içinde bulunduğu durumu okuyamamak, idrak edememek veya dikkate almamaktır.

Şapkaları önümüze koyalım.

Yazarın diğer yazıları;
Bütün yazıları >
Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş
Çok okunan haberler