TAŞIN, TARİHİN ve İNSANIN AHENGİNDE KARS

TAŞIN, TARİHİN ve İNSANIN AHENGİNDE KARS

Kars


Anadolu'nun Serhat boylarında var olan Kars, medeniyetlerin buluştuğu, hatıraların ortaklaştığı ve kimliklerin birbirine sindiği bir yaşam havzasıdır. Bu diyar, tarihin sessiz tanığı olan taşlarında bile çok katmanlı bir hikâyeyi muhafaza eder. Aynı acılarda kemale erip aynı sevinçlerde kına yakan;  Türküyle, Kürdüyle, Azerisiyle, Terekemesiyle ve geçmişindeki nice kadim halklarıyla bu topraklar, yalnızca bir arada var olmanın ötesinde, “birlikte yaşamanın” estetiğini inşa etmiştir.

Bu estetik, gündelik hayatın bütün ritüellerine sinmiştir. Farklı dil ve inançlara sahip insanlar, asırlardır aynı çeşmeden su içmiş, aynı kışa hazırlanmış, aynı türküye gönül düşürmüştür. Akrabalık bağları, yalnızca soya dayalı bir ilişki olmanın ötesine geçerek toplumsal bir mimarinin temel taşı olagelmiştir. Bu, bir güven inşasıdır; karşılıklı saygı ve aidiyet duygusunun nesiller boyu aktarılmasıdır.

Kars'ın siyasi duruşu da bu kolektif bilinçten ayrı düşünülemez. Siyaset, bu topraklarda sıradan bir müzakere alanı olmanın ötesinde, toplumsal sözleşmenin doğal bir tezahürüdür. Halk, farklılıkları bir zenginlik olarak benimsemiş; ortak çıkar ve değerler etrafında kenetlenmeyi, siyasi tercihlerinin de merkezine yerleştirmiştir.

Kars, bize şunu öğretir: Hakiki birliktelik, farklı olanı yok saymakta değil, onunla aynı dünyayı paylaşabilme olgunluğunda gizlidir. 

Bu Kent, birlikte yaşama iradesinin sadece bir siyasi tercih değil, aynı zamanda varoluşsal bir erdem olduğunu hatırlatır.

Kars'ın ruhu, Türkiye’nin kucaklayıcı çoğulculuk idealini yaşatan somut bir bellektir.

Yorumlar (0)

Yorum Gönderebilirsiniz